Sayfalar

Salı, Ağustos 21, 2007

Doganin icine yolculuk..

NORVEC 2.GUN: OSLO-MYRDAL-FLAM

Gunesli bir havada yapacagimiz kahvalti hayallerim daha cadirdan cikmadan akan suyla beraber yokoldu gitti.. Disaridan gelen ruzgar ve yagmurun sesi bugune de sulak bir sekilde baslamamiza sebep oldu ne yazik ki..

Oslo’da, sabah kampta kahvalti yaptiktan sonra once esyalarimizi hazirladik, cadiri kaldirdik. Cadirin dis tentesini kaldirdigimizda bir de ne gorelim, parmagimin yarisi kadar kulak icine giren bir tur bocek sarmis cadirin ic tentesinin disini. Neyse ki iceri giremiyorlar ama cok korktum.. Hem kocaman hem cok igrenclerdi.. Beraber gittigimiz arkadaslarimizdan biri biyolog oldugu icin boyle konularda hemen detayli bilgi veriyor bize saolsun..

Neyse, sonrasinda 6 saat suren tren yolculugumuza basladik. Oldukca konforlu guzel bir yolculuktu. Ozellikle gunduz gitmeyi tercih ettik, etrafimiz da gorelim istedik. Gercekten dogasina hayran kaldik Norvec’in.. Fotograflar da bu gezi esnasinda cekildiler.. Bu yolculuk esnasinda havanin guzel ve gunesli olmasi da bizim sansimiza idi. En cok dikkatimi ceken seylerden biri “yesil cati” diye tabir edilen cati yapisindan oldukca sik kullanilmasiydi. Ozellikle irtifasi yuksek olan yerlerde cok sikca gorduk. Su gecirmeyen bir tabaka uzerine, once toprak ustune de buyuyen yesillikler ekiliyor. Bunun sagladigi en onemli avantaj sanirim Norvec icin isi yalitimi.

Yolculuk esnasinda tren bircok durakta durup yolcu alip indirdi. Ozellikle Norvec demiryollari icindeki en yuksek nokta olan Finse duraginda (1200 m civari idi) trenden inip, biraz hava aldik. Gunesli olmasina ragmen hava oldukca soguk ve ruzgarliydi.

Trenden indikten sonra 3-4 saat yurumeyi planladigimiz ve yolculuk esnasinda surekli gunesli oldugu icin inene kadar havanin guzel olmasi icin dua ettik. Bizim inecegimiz duraga gelmeden once girdigimiz tunel oncesi hava cok guzel olmasina ragmen, tunelden hemen sonra gene gri gokyuzu ve atistiran yagmurla basbasa kaldik. Indigimiz durak olan Myrdal, dagin basinda (800 m yaklasik) toplamda 4-5 evin bulundugu, soguk ve daglarla cevrili bir yerdi.. Orada cok oyalanmadan, sirt cantalarimizi yeniden sirtlanip, kaplumbaga misali yurumeye basladik.

Aslinda bu duraktan sonra gitmeyi planladigimiz 20 km uzakliktaki Flam kasabasina turistik bir tren de bulunmakta. Eger yurumek yerine sicacik koltuklarda bu dogaya sahit olmak isterseniz bu da bir alternatif. Biraz pahali yolculuk (tek yon 200 NOK) ama yol da yurumek icin epey uzun.. Turistik bir tren oldugu icin gorulesi yerlerde durup fotograf molalari da veriyor. Ayrica bir muhendislik harikasi. Dunyada sanirim en dik olan tren hatti. Biz de bu trenin durdugu yerleri daha onceden bildigimiz icin onun ugradigi ve yorenin de en buyuk selalarinden biri olan Knossen selalesine gitmek istedik. Bizim elimizde olan haritaya bakarak yaptigimiz ilk hesaplamalara gore 1 saat sonra basladigimiz noktaya gelmemiz gerekiyordu (cember cizerek). Neyse, yagistan dolayi islanan yerler resmen camur icinde oldugu ve arazi de gol kenarinda bulundugu icin, toprak epey yumusakti. Bata cika selaleyi ve onu besleyen golu bulduk. Hatta selalenin merkezine ciktik. Oldukca buyuk, cok gurultulu ve etkileyici bir selaleydi.. Bu arada alttaki ucuncu fotografa dikkat ederseniz eger suyun renginin mavi oldugunu goreceksiniz, bunun nedeni de bu sularin daglarin tepesinde eriyen kar suyu olmasiymis. Acayip soguktu sular zaten, elinizi bile cok uzun tutamiyorsunuz.


Selalnin yaninda amacimiz kisa bir aksam yemegi molasi verip, sonra yurumeye devam etmekti ama kuru ve duzluk bir yer bulamadigimiz icin biraz daha devam edip sonra mola vermeye karar verdik. Veeee farkettik ki haritamizda yol gozuken yerde yol yok! Yani basladigimiz noktaya donmek icin ring yapmak yerine geri donup ayni yolu yurumek zorundayiz. 1 saat diye planladigimiz sey bize 3 saat yurumeye malolmustu; tabi hepimiz basladigimiz noktaya geldigimizde bitmistik. Sirtta 20 kg canta tasimak soylendigi kadar kolay degilmis arkadaslar. Benim cantam 18 falandi ama esiminki heralde 22 falan vardi, bir de ekstra cantamiz vardi fotograf makinesi, icmek icin su, ekmek, kuru kayisi, ivir zivir icin.. Onlari da esim tasiyordu. Bir ara arkada canta, onde ikinci canta, bir elde fotograf makinesi cantasi, diger elde de yurumeyi kolaylastirmak icin arada benim kullandigim polleri tasirken gordum onu. Benim durumum kat kat daha iyiydi ama ona ragmen yorulduk.

Sonra az evvel bahsettigim tren duraklarindan birine girdik, hem kapali hem sicakti neyse ki. Bir ara verip yiyeceklerimizi yedik. Sonra yola devam.. Yol ustunde tul gibi akan ya da cosarak kayalara carpan selaler gorduk. Butun bu selalerin birlestigi nehrin kenarindan gidiyor zaten yol. Ayrica Kardal denilen mevkide de uzun yillardir orada olan bir keci ciftligi gorduk. Ciftligin az ilerisinde de daglarin dik yamaclarinda gezinin kecileri.. Koprulerden gectik, az gittik uz gittik... Toplam 5 saat yurumustuk ki, 20 km’lik yolun sadece 6.5 km'sini yurudugumuzu farkettik. Saat de aksam 9 olmustu yani 1 saat sonra hava kararacakti. Zaten oncesinde de bir 10 km yuruyup geceyi nerey geldiysek orada gecirip sabah yurumeye karar vermistik. Ama onu dahi yapamadik. Ertesi gun de sabah feribot ile Gudvangen kasabasina gececegimiz icin aslinda plana sadik kalip sabah Flam da olmaliydik en gec. Artik biz Ozlem ile her 10 dakikada bir durup, omuzlarimizi dinlendirdigimiz donemde orta yasli olan bir Alman cifte (Almanlari cok seviyorum!) rasladik. Onlar da fiyortlarda ev kiralayip yazin kalmaya geliyorlarmis. Zaten Norvec’e gelen turistlerin %23'u de almanmis, sonradan istatistiklerden ogrendigime gore. Neyse, onlar araba ile gezintiye cikmislardi. Durup konustuk biraz, ben zaten her durdugumuzda yaptigim gibi egilip omuzlarimi dinlendiriyordum. Sanirim halimize acidi, isterseniz ikinizi asagiya kadar birakayim dedim. Bir de bundan bir 3-4 dakika once Tolga ile konusuyorduk, benim cok yoruldugumu anladigi icin, “keske elimden birsey gelse de seni bir an once goturebilsem varacagimiz yere, cok yoruldun sen, uzuluyorum” diyordu :) Ciftin teklifini cok dusunmeden kabul ettik haliyle.. Ozlem'le birlikte Joris’in sirt cantasini, Tolga’nin elindeki cantalari da alarak bindik arabaya. 12-13 km'lik yol olmasina ragmen biz bile 20 dakikada asagiya vardik. Yol dar, tek serit zaten, bazi yerlerde asfalt da yok. Biz Flam kasabasina vardigimizda saat 9.20 falandi. Henuz hava aydinlikti, asagidaki fotografta goruldugu uzere.. Gittik limanda bir bankin ustunde beklemeye basladik.

Tabi hava soguk, kat kat giyindik lahana gibi.. Ama zaman gecmiyor.. Insan merak da ediyor. Doganin ortasinda biraktik geldik bizimkileri :) Bir yandan bekledik, bir yandan usuduk.. Allahtan yanimizda termosta kalan sicak sular vardi. Hemen birer cay yaptik. Uyku tulumlarindan birini cikarip altina girdik.. Sehir cok sakin ve guvenli oldugu icin bir sorun yoktu bizim acimizdan ama Tolga ve Joris icin epey endiselendim ben. Ozlem saolsun surekli telkinde bulundu. Bu tam onlarin istedigi gibi bir yuruyus olacak, cok sevincli gelecekler sen merak etme diye. Allahtan yanlarinda kafa lambasi, yiyecek birseyler falan vardi. Hava 10.30 gibi tamamen karardi. Bir de burada ormanlarda hayvanlar yasadigi icin gece olunca yol olsa dahi isiklandirmiyorlar. Uzun bir bekleyisten sonra (acikcasi vicdan azabi da duydum birakip rahat rahat geldigim icin) saat 11de geldiler.. Karanlik cokmeden once karanlikta cok yol gitmemek icin kosmuslar falan.. Epey macerali bir yuruyus olmus. Cok da yorulmuslardi.. Biz 5 saatte 11 km falan yurumustuk, onlar 2 saatte 13.5 km yol geldiler.. Bir de o kadar yuruyusun ustune.. Epey zor olduguna eminim. Sonra hemen yakindaki cadir alanina (Flam camping) gidip cadirlarimizi kurup cok guzel bir uyku uyuduk.

Bu kamp alani benim bugune kadar en guzel kamp alaniydi. Hem butun servisleri cok temiz, hem o kadar kalabalik olmasina ragmen sikis tikis degildi. Meyve agaclari icine kurulmustu kamp alani. Her yerde elma agaclari vardi.. Ustleri de tabi elma doluydu.. Cevredeki manzara da cok cok guzeldi zaten. Oyle sulak bir ulke ki bu norvec, her dagindan birkac tane selale akiyor..

Fotografta gordugunuz kampin icinden.. Arkada elma agaclari.. Onde bizim cadir ve botlarinin bagciklarini baglayan kirmizi montlu ben.. Sabah uyandiginizda temiz hava ile kendimize gelmek cadir hayatinin en guzel yanlarindan biri heralde..

(devami yarin..)

8 yorum:

  1. Devamını sabırsızlıkla bekliyorum. Ben çadırda kalma fikrine hep olumsuz bakmışımdır ama okuduklarımdan sonra sanırım kalabilirim diyorum şimdi.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Evren,
    Norveç'i göreli yıllar oldu ya hala zihnimde o zümrüt yeşili sular, yemyeşil tepeler, fiyordlar. Teşekkürler paylaştıkların için. Her gününüz çok güzel geçsin.

    YanıtlaSil
  3. Cok guzel yerlermis gercekten. Harika!

    YanıtlaSil
  4. Cekirdeksizuzum, kesinlikle yapabilirsin tek onemli olan sey ekipmaninin tam olmasi, gece usursen cok kotu oluyor o yuzden sicak uyku tulumu, iyi bir mat gerekiyor.

    Tijencim, kesinlikle unutulacak yerler degil..

    Archisugar, gercekten herkesin yasamasi gereken bir tecrubeydi..

    YanıtlaSil
  5. Merhaba Evren çadır hayatını ve kamp kurmayı bende çok severim ama tek şartla wc si ve suyu olacak :)İnsana enerji veren bir olay çadır hayatı..Ne güzel yerler görmüşsün.Sayende bizde oralara gittik.Miss gibi temiz havayı ben içime çektim sanki.Paylaştığın için teşekkürler.
    sevgiler..

    YanıtlaSil
  6. merhaba cafe gusto, dedigin gibi wc ve su sart olmadan olmuyor. avrupada heryerde kamp alani kolaylikla bulundugu icin bunlar pek sorun olmadi ama surekli yagan yagmur tek derdimizdi, gerci ona da alistik :)

    YanıtlaSil
  7. evrencigim
    harika bir gezi olmus.cok da guzel anlatmissin inan ki norvece gitmis gibi oldum b�yle bir gezi yapmak bizim gibi iki cocukla falan sadece hayal o y�zden seni okumak cok guzeldi

    YanıtlaSil
  8. Pelincim gercekten iki cocukla cok zor.. epey zorluklardan gectik :) yaziyi begenmis olmana da sevindim.

    YanıtlaSil