Pazartesi, Nisan 03, 2006

Amsterdam'a gittik

Kaynak: http://www.markerelli.com

Yasadigimiz kente cok uzak olmamasina ragmen, gunubirlik gidip donmek icin yorucu olacak kadar uzak olduguna karar verdim Amsterdam’in. Turkiye’den gelen arkadasimizi sabah havaalanindan aldiktan sonra, araba kiralayip dustuk yollara. Yaklasik 2.5 saat suren bir yolculuktan sonra Amsterdam sokaklarinda park yeri ariyorduk. Sehrin ilk kuruldugu yillarda arabalar simdiki gibi ortalarda cirit atmadigi icin, sehrin icinde park edecek yerler oldukca sinirli. Arabayi biraz sehir merkezinin disina park edip, yuruyuse basladik. Neredeyse sehrin bir basindan diger ucundaki merkez tren istasyonuna kadar yuruduk. O civarda oldukca ilgi ceken yapi benim acimdan uc katli bisiklet otoparkiydi. Neredeyse binlerce bisiklet.. Ayrica Amsterdam sokaklarinda bisiklet kullanicilarinin yayalara hic saygisi yok. Bisiklet yolundan yuruyorsaniz kazara, ezilme sansiniz cok yuksek. O yuzden kesinlikle etrafiniza bakmadan nasil olsa arac trafigine kapali bu yol diye dusunerek yurumeyin derim ben, her an arkanizdan gelen bir bisikletli size carpabilir. Birkac tehlike atlattik :) Belcika’da ise durum cok farkli. Ben de burada bir bisiklet kullanicisiyim ve yaya gordugumde her zaman gecis hakkini ona veriyorum, diger tum bisikletliler gibi. Ya da tipki butun araclarin ayni saygiyi bisikletlilere gostermesi gibi.. Ayrica Amsterdam'daki bisiklet kullanici sayisinin da 600.000 oldugunu soylemekte fayda var sanirim. Sehrin nufusunun da yaklasik bir bucuk milyon oldugunu da belirteyim. Amsterdam her yil gunubirlik gelen 15 milyon turisti agirlamaktaymis. 1281 kopruye ve 165 kanala sahip olan kentte 220.000 dikili agac bulunmakta.


Daha once (yaklasik 10 sene once) Amsterdam’a gittigimde bana cok farkli, cok guzel gelmisti bu kanallar sehri. O zaman ilk defa yurtdisina cikiyordum, karsilastirmak icin elimde cok fazla veri yoktu belki. Bir de o sefer gelisimde daha duzgun yuzunu gormustum Amsterdam’in. Ama aslinda sehir cok pis bir kere.. Her yerde copler var.. (aslinda para cezasi da var ama kimse takmiyor sanirim, 70 euro idi sanirim sokaga cop atmanin bedeli) ayrica her yerde muthis bir ot kokusu var. Bazi uyusturucu maddelerin yasal olmasi nedeniyle sokaklarda saticilari, icicileri gormeniz cok dogal.. Hatta cafelerde uyusturuculu kek ya da benzeri seyler bile bulabilirmissiniz. Ama bunlarin sehir merkezinin tam ortasinda olmasi beni sasirtti dogrusu.. Ayrica daha onceki gelisimde Red Light (district) bolgesine de gitmemistim (burasi da aslinda tam sehrin gobeginde). Dun bu bolgenin de kiyisinden kosesinden gectik. Ben nasil bir yer oldugunu cok merak ediyordum, cok duydum ama daha once dedigim gibi gormemistim. Bir kere bu evlerin cok genis pencereleri var ve her pencerede mayolu (ya da bikinili) bir bayan beklemekte ve rutin islerini yapmaktalar (telefonla konusmak, birseyler okumak, disari seyretmek vb.) Disardan bunlari secme imkani var gelen musterilerinin.. Bana fikir de ortam da cok igrenc geldi diyebilirim. Kadinlar adina cok asagilayici buldum, resmen et pazari.. Ama ilginc olan noktayi soyleyeyim hemen, bu bolgeye red light denmesinin sebebi o bolgede bu si yapan evlerin onunde kirmizi lamba yanmakta. Bolge ismini bu lambalardan aliyor.

Kaynak: www.ndsu.nodak.edu

Butun bunlarin disinda oldukca eglenceli bir yolculuktu bence. Funda Arar ve Nilufer sarkilari esliginde benim bir gece onceden hazirladigim boreklerimizle keklerimizle guzel vakit gecirdik. Ayrica Hollanda’nin ‘Old Amsterdam’ peynirini, Amsterdam’in kanallarini, satolarini, zamana meydan okuyan yel degirmenlerini ve rengarenk lalelerini cok sevdik. Ben en cok bu sehrin sulama kanallarini sevdim.. Otlayan kuzularini sevdim..

Hizlandirilmis Amsterdam turu hem degisiklik oldu, hem de bu sehir hakkinda yeni fikirlere sahip olmami sagladi. Oraya gitmek isteyerek bizlere de bu guzel Pazar gununu yasatan arkadasim canim simgosa tesekkurler tekrar.. Cuma gunu yine bize geliyor ama bu sefer planlari Leuven icinde yapacagim :)

3 yorum:

Evren Yasa dedi ki...

Dediginiz gibi cok uzak sayilmayiz :) Yurtdisinda yasarken ayni kulturden gelen, ayni islerle mesgul olan insanlarla tanismak gercekten cok guzel oluyor. En azindan bu bloglar sayesinde tanismis oluyoruz, bu da hic yoktan iyidir aslinda :)

Evren Yasa dedi ki...

Bu arada, okudugunuz uzere Amsterdam sehir merkezi ile ilgili pek guzel dusunceler yazamadim ama Hollanda'yi genel olarak seviyorum, cunku gercekten cok yesil, dogasi cok guzel, yeldegirmenleri harika.. Sulama kanallari epey pratik, kuzulari cok sevimli. Sadece sehir merkezinde gordugum kirlilik ve uygunsuz seyler beni biraz hayal kirikligina ugratti. Siz neler dusunuyorsunuz bu konuda?

Evren Yasa dedi ki...

Evet sizin bahsettiklerinizden bizimle gelen arkadasim da bahsetmisti. Soylediklerinize katilmamak mumkun degil, ben biraz flamanca konusabiliyorum (oldukca az - ingilizce ogrenim goruyorum burada da) sokaklarda genelde ingilizce hakim. Ot kokusu beni de cok rahatsiz etti. Ama sehrin sakin guzel bolgeleri de var tabi. En guzeli sizin yaptiginiz, butun pislikleri arkada birakip sirin kentinize donmek. Biz de Bruksel'den donerken aynen oyle yapiyoruz. Samimi davetiniz icin de tesekkur ederim. Bir gun neden olmasin? :))
Bize de bekleriz ayrica, gelen konuklarimiza kapimiz her zaman acik.