Ikinci Bolum
Barcelona’nin en meshur, en cok ziyaret edilen tarihsel guzelligi La Sagrada Familia (kutsal ucleme ya da kutsal aile anlamina geliyor) Yani Antoni Gaudi’nin meshur kilisesi. Aslinda bu Gaudi denilen mimar epey entresan bir insan. Yaptiklari eserlerin cogunda dogadan esinlenmeler goruluyor. Kucukken ayaklarinda romatizma rahatsizligi oldugu icin yasitlari ile top oynamak yerine, daha cok evin yakinlarinda yuruyuse cikarmis. Ve doga ile bu icice gecen cocuklugu onun tarzi uzerinde cok etkili olmus. La Sagrada Familia baktigimiz zaman icteki kolonlarin agaclardan esinlenerek yapildigini goruyoruz zaten. Bir govde olarak basliyor kolon ve yukarilarda dort ayri kola ayriliyor. Bunun muhendislik acisindan onemi ise gelen kuvvetlerin dengeli dagilimi imis. Baska bir ozelligi de Gaudi’nin duz cizgi kullanmayisi, dogada duz cizgi gormek imkansiz oldugu icin yaptigi eserlerde genelde duz cizgilere yer vermiyor kendisi. La Sagrada Familia’nin onemli ozelligi hala tamamlanamamis olmasi. 1982’den 1916 yilina kadar proje ustunde calisan Gaudi eserini tamamlayamadan maalesef bu dunyadan ayrilmis. Ondan sonra da eser oldugu gibi birakilsin mi, yoksa tamamlansin mi diye suren tartismalar sonucunda ise koyulan ispanyollar projeyi 2040 yilinda tamamlayabileceklerini dusunuyorlar simdi. Ve bittiginde en uzun kulesinin yuksekligi su anda varolanin yaklasik 2 kati olacakmis.
Agaclardan esinlenerek yapilmis kolonlar
Gaudi tarafindan tamamlanmis taraftan bir goruntu
Kulelerden asagiya bakis
On kulelerden biri
Kiliseye giris 8 euro ya da eger Park Guell’deki Gaudi’nin yasadigi evi de gormek isterseniz combine billet alip 9 euro odeyebilirsiniz. Biz oyle yaptik. Iceriye giris yaptiginiz taraftaki kuleler Gaudinin kendi yaptiklari degil, ondan sonra gelen mimar tarafindan tamamlanmis. Gaudi’nin en cok emek harcadigi kisim bunun simetriginde yer alan arka taraftaki kuleler. Gercekten cok etkileyici, kocaman heykeller her yerinde yer aliyor binanin ve kulelerdeki zengin suslemeler cok dikkat cekici. Mozaige oldukca duskun biriymis, hep renklendirmeleri mozaik yardimiyla yapmis. Sadece bu eserinde degil, diger bircok yapida da bu unsur ozellikle dikkat cekiyor. Kulelere isterseniz 2 euro daha odeyip asansorle ya da herhangi birsey odemeden yuruyerek cikabiliyorsunuz. Yuruyerek cikmak ayri bir heyecan ama 230-240 tane merrdiven cikmak insani epey yoruyor, sonundaki manzara ise buna degiyor. La Sagrada Familia’ya giderken yol ustunde Gaudi’nin diger iki eserini daha gorme firsatimiz oldu, bunlardan biri Casa Mila (La Pedrera da deniyor) digeri de Casa Battlo. Ikisini de ziyaret etme sansiniz var. Ozellikle Casa Mila’nin ustundeki bacalar cok ilginc, her biri ayri bir sanat eseri. Sabrina hayran kalmamak mumkun degil yapanlarin. Ayrica La SAgrada Familia’nin bahcesinde bizim guvercin misali yemlenen papaganlar gorduk, ve resimledik tabi ki. Cok tatlilardi.
Guvercinlerin arkadaslari - papaganlar.. Casa Battlo
Casa Mila
La Sagrada Familia ziyaretimizin ardindan biraz soluklanmak icin yakinlardaki bir Starbucks’da mola verdik. Ben sonunda Kanada’da ictigim mokalara benzer birsey icmenin hayali ile moka istedim ama sonuc husrandi, kesinlikle kuzey amerika starbuckslari ile ayni kalitede kahve yapamiyorlar, istanbuldakiler de oyleydi. Oradan ciktiktan sonra epey bir yuruyerek, parklardan bahcelerden gecerek, once sehrin meshur arc’ina geldik. Bu da hos bir yuruyus parkurunun basina dikilmis, cok gorkemli bir anit. Sansimiza hava da cok guzeldi, cok eglenceli oldu bu yuruyuslerimiz. Zaten bu yuruyus parkurunun sonu Parc de Ciutadella’ya cikiyor.
Arc
Parkin girisindeki zooloji muzesi
Parkin icinde parlemento binasi Bu park iste cennetten bir parca sanki.. her yerde portakal, mandalina agaclari, havuzlar, cicekler, papaganlar.. Buraya da gercekten bayildim. Hemen girisinde zooloji muzesi var (binanin ismi de castle of the three dragons), ilgisini cekenler icin. Bu parkin icinde bot turu yapabileceginiz kocaman bir golet de mevcut. Parkin sonunda da buyuk bir hayvanat bahcesi var. Park icinde gezinmek, ogleden sonra gelip birseyler icmek icin cok uygun bir yer.
Parkin guzelliginden faydalanan vakur bir ordek- resmen bize poz verdi
Her an canlanacak gibi duran denizati heykelleri
Park icinde gezinmeyi tamamladiktan sonra biz sahile yuruduk, biraz barcelona’nin deniz kenarinda zaman gecirip, yemek yedik. Marina super zaten, kumsal deseniz harika.. Incecik, altin sarisi bir kum var kumsalda ve denizen tabani da ayni sekilde kumla kapli. Insanin denize baktikca yuzesi geliyor ama biz o kadar cok yorulmustuk ki otele donup dinlenmeyi tercih ettik dogrusu. Aksam biraz tv izleyip, tapas yemek icin bir yerlere gittik. Televizyon izlerken cok ilginc seyler farkettik. Tabi butun kanallar ispanyolcaydi, pek bir sey anlamadik ama olaylar bizdekine cok yakindi. Ahu Tugba’nin hayati ile ilgili bir sacmalik var ya su ara televizyonda, orada da ona benzer bir olay vardi; ucuncu bir kadin, sunucu, ayri studyolar; hersey o kadar benzerdi ki inanamadik. Tek fark bizdeki gibi seyirci yoktu onlarda. Esim baska bir vakit de Serap Ezgunun programina yakin bir program izlemis, asil ilginc olansa sunan kadinin tipki Serap Ezgu’ye benziyor olmasiymis. Yemek programlari izledik, sumuklu boceklerden ne tur yemekler yapilabilir hepsini ogrendik J Boylece birinci gunun sonuna gelmis olduk. Ikinci ve ucuncu gunu de yazmak icin can atiyorum.. Gelecek gunlerde gorusmek dilegi ile..
Sahilden bir goruntu
Sahile yakin dar sokaklardan bir manzara
1 yorum:
Selamlar,
sayfamı zıyaret ettıgınız ıcın cok tesekkur ederım.bende almanya da tahsılımı yapmıstım.orda bır ıspanyol lokantasında yemıstım hosuma gıtmıstı.tabııkı tavanın yerını hıc bırı tutmaz.resımlerınız harıka,sıze basarılar dılıyorum derslerınızde..
sevgıyle kalınız
Yorum Gönder