Salı, Mayıs 30, 2006

Kereviz Corbasi

Bu tarifi esimden ogrendim. Haftasonu ilk kez denedik bu tarifi, hatta tamamiyle esim yapti bile diyebilirim. Bana da tadina bakmak dustu. Limonsuz denedim once hosuma gitmedi pek, tatlimsi geldi nedense ama icine limon sikinca enfes bir corbaya donustu. Kereviz sevmeyenler bile denesin. Ben de bugune kadar hic yememistim ama bundan sonra bu corbayi sik sik icecegiz gibi duruyor.

Malzemeler
1 adet kereviz
2 adet patates
1 adet havuc
1 adet sogan
1 y. kasigi biber + domates salcasi
3/4 cay bardagi sivi yag
arzuya gore su
tuz

Yapilisi
Butun sebzeler yikanir, cok kucuk olmayacak sekilde dogranir. Yaklasik 1 lt su icine atilir ve duduklu tencerede tuz ilavesi yapilarak (yeterli basinca ulasildiktan sonra sayilmak uzere) 12-13 dakika pisirilir. Ayri bir tavada yag kizdirilir, salca eritilir yagda. Haslanmis sebzelerimizin icine salcali yag eklenir. Butun karisim blendirdan gecirilir, corba kivamina getirilir. Corbanin yogunlugunun nasil olmasini istiyorsaniz, ona bagli olarak su eklenir. Limon sikilarak afiyetle yenir.


Pazartesi, Mayıs 29, 2006

Domatesli Ekmek

Daha onceki Barcelona yazilarimda bu ekmegin resmine yer vermistim. Sadece "ye beni" diyor bence. Hemen tarifi vereyim, hem kolay hem pratik. Bu arada ispanyollar genel olarak yemeklerin yaninda bu tur ekmek yiyorlarmis. Her ogunde yapmasi zahmetli bence. Ama arada degisiklik olmasi acisindan yapilabilir geldi bana :)

Yapilisi
Ekmekler dilimlenir, izgarada ya da firinda kizartilir. sarimsak soyulur, ikiye kesilir. Ekmegin ustune surulur. Domates yikanir, ikiye ayrilir. Ayni sekilde ekmegin ustune sanki rende yaparmis gibi surulur. En son olarak da ekmegin ustune bir iki damla zeytinyagi azicik tuz esliginde gezdirilir. Afiyet olsun.

Ispanyol Omleti

Barcelona'da yedikten sonra bu omleti, evde de yapmaya karar vermistim, dun ancak firsat oldu. Bugun kur atlama sinavim var flamancada, ona calismaya calisiyordum dogrusu, nedense bu donem bir tembellik var ki sormayin, icimden hic calismak gelmiyor. ama bunlarin sinavlari da oldukca zor oluyor, calismadan yapabilmek mumkun degil. Dun bu kendimi zorlamalarimin arasinda esime dedim hadi gel ispanyol omleti yapalim, o da cok istiyordu zaten, severek yaptik ve sonucu gorunce daha cok mutlu oldum, cunku gercekten de orada yedigim gibi olmustu ve de tadi gayet guzeldi. o yuzden sizinle de paylasmak istedim umarim dener ve severek yersiniz. Ispanyol omletinin diger ismi de tortilla imis bu arada. Ben de bilmiyordum ogrendim. Ben hep ince lavas tarzinda bilirdim tortilllayi, o yuzden ilginc geldi. Ama siparis falan verirken tortilla diyorsunuz bunun icin de. Paylasmis olayim :)

Malzemeler
4 adet yumurta
4 adet orta boy patates
1 adet orta boy sogan
3-4 yemek kasigi tereyagi
tuz, karabiber, pul biber

Yapilisi
Patatesler soyulur, yarim cm'lik yuvarlaklar olarak dilimlenir, eger yuvarlaklar cok buyukse, yarim ay olacak sekilde tekrar ikiye de kesebilirsiniz. sogan ufak ufak dogranir. Tereyag tavaya konulur, eritilir, patates ve sogan eklenir. Tuz ilave edilir. Kapak kapali sekilde, patatesler yumusayana kadar orta ateste arada karistirarak pisirilir. Yumurtalar ayri bir kapta catalla karisacak kadar cirpilir, tuz, pul biber ve karabiber eklenir. Pisen patates sogan karisimi yumurta kabina bosaltilir, 5 dakika patateslerin yumurtayi icine cekmesi icin beklenir. Ilk tavadan daha kucuk bir tava cok az yaglanir, yumurtali patatesli karisim tavaya dokulur. Orta ateste bir tarafi pisene hafif kizarana kadar beklenir, sonra baska bir tava ya da tabak yardimi ile ters cevrilir, diger tarafi da kizardigi zaman omletimiz servise hazirdir. Kirmizi sarap yaninda sicak birseyler servis etmek istediginizde gayet guzel bir secenek.. Ya da borek yerine cay saatlerinde de misafirlerinize sunabilirsiniz. Afiyet olsun.

Çarşamba, Mayıs 24, 2006

Barcelona Florasi






Bu agacin ustu mandalinalarla doluydu, belki fotograf kucuk oldugu icin gorunmuyordur bu sekilde, ama ustune tiklarsaniz daha buyuk boyutta gorebilirsiniz butun hepsini.

Eurovizyon

















Kucukken cok sikilirdim eurovizyon yarismalarini izlerken. Zaten hep sonlarda olurduk, hicbir iddiamiz da olmazdi. Oysa Sertap Erener'den sonra cok sey degisti. Her sene yeniden umut bagliyoruz, bu sene yine olacak diyoruz ama olmuyor maalesef. Bu sene yapilan eurovizyon yarismasi daha cok konusulucak bence. Bunun birinci nedeni tabi ki kazanan finlandiyali grup. Acikcasi bana cok itici gelmediler. Sevimli yaratiklar, ayiciklar olarak dusunduk biz esimle. Biraz abartildigini dusunuyorum. Satanist gruplarini tekrar canlandiracak bir durum oldugunu dusunmuyorum ortada. Onlara ilham verecek, ya daa tahrik edecek bir sey de yok. Sarkiyi da birkac dinleyince aslinda fena degilmis dedim hatta :) Tamamen yillardir eurovizyon'da kazanan lay lay lom amanin da pop muzikmis, ne guzelmiz tavrina elestirel bir bakis olarak algiliyorum ben bunu, zaten bir de halk oylamasi ile secildiler, bircok ulkeden tam puan aldilar. Bence basaridir bu. Zaten grup sozcusu yarismadan sonra "Vejeteryan lokantada et yedik biz" demis. Degisik bir bakis acisi tabi ki. Ama benim favorim Ukrayna idi. Solistini cok seker, kipir kipir buldum. Cok sempatikti bence, sarki da insanin yerinde oturmasina izin vermeyen birseydi. Teflerle, ulusal motiflerle suslenmis bence birinciligi hakeden bir sarkiydi. Sibel Tuzun'e gelince, kendisinin de soyledigi gibi kesinlikle sarkinin Turkce olmasi hataydi. Ayrica en kotu canli performansi izledim kendisinden. Heyecandan olsa gerek normalde soyledigi kadar guzel soylemedi. Sahnedeki yildiz motifi cok guzeldi. Ayrica Sibel Tuzun bana hic Turk havasi vermedi :) sari sari saclari, uzun uzun bacaklari ile tam bir avrupali bayandi dogrusu. Bence soyle esmer seker tadinda birileri katilmasi bizden, nedense boyle hissediyorum. Bir de unutmadan Litvanya cok entresandi. Ben onlara bayildim. 6 siyah takim elbise giyimli adamlardan beklenmeyecek bir sarkiydi. Cok hosuma gitti, ama cok tepki aldilar sarkilarindan dolayi. Oysa alti ustu "Biz eurovizyon'un birincileriyiz" dediler :)



Pazartesi, Mayıs 22, 2006

Ipek'in Acmalari


Bloglar vasitasi ile tanistigim ve blogunu zevkle izledigim arkadasim Ipek'in guzel acmalarinin tarifi bu. Ben cok acele ile yaptigim icin biraz eksiklikler oldu ama tadi gene de cok guzeldi. Ben seker koymayi unutmusum :) (tamam farkindayim yarim bardak seker cok buyuk eksiklik) ayrica bir de cok fazla vakit olmadigi icin de acmalarimin uzun sure mayalanmalari icin bekleyemedim ama dedigim gibi yine de cok guzellerdi. Kimbilir tarife gore yapsam ne sonuclar cikacakti. Acma severler icin bence onemli bir tarif, ben yakinda tarife uygun bir daha yapacagim.

Herseyi evde yapabilmek gercekten cok zevkli bence. Turkiye'de yasarken hic aklima gelmezdi evde acma yapabilecegim. Daha kolayi vardi cunku, hemen pastaneye gidip, sicacik yeni firindan cikmis guzel acmalardan alabilirdim ama burada maalesef. En fazla bir kosu gidip krosan alip gelirim ama o da bizim acmalarin yerini tutmaz. (tamam kabul ediyorum, cikolatali olanlari enfes :) ) Ipek'in sayfasindaki istah kabartan acma fotograflarini gorunce dayanamayip, uzun zaman once yapmistim bunlari ama buraya koymak icin firsat olmadi. Tarifi yeniden yazmayip, sizi direk Ipek'in sayfasina yonlendiriyorum. Afiyet olsun. Bu arada o kadar guzel acma arasindan gidip en kel olaninin fotografini cektigim icin kendimi de tebrik ediyorum :)

Barcelona

Son Bolum
Bugun cok fazla vakit yok detayli anlatmak icin herseyi ama daha once buraya koyamadigim barcelona fotograflarini ve birkac aciklamayi paylasmak istedim sizinle. Bu da barcelona hakkinda son yazim olacak, gercekten guzel bir tatildi, kisaydi ama gene de cok faydali oldu. imkani ve zamani olanlar icin gorulmesi gereken bir sehir..

Barcelona limaninin Montjuic (yahudi tepesi demekmis-zamaninda bir yahudi yerleskesi oldugu dusunuluyor bu nedenle) tepesinden gorunusu:


Amerika'yi kesfeden Kristof Kolomb Amerika'yi isaret ederken.. Gitmeden once okudugum bir internet sitesinde yanlis tarafi gosterdigi yaziyordu heykelin (tam ters istikamet diyordu) ama biz elimizde GPS ile olctuk tam olarak batiyi yani amerikanin oldugu yonu gosteriyordu. kuskulanmaya gerek yok :)

Bunlar da Montjuic'de bulunan eskiden askeri amacli sehri korumak icin kullanilan kalenin icindeki muzeden. Turklere ait oldugu yaziyordu, biz de hemen fotografladik. Gercekten elisciligi takdire deger. Sanirim zamaninda bizim Barbaros pasamizla, unlu kaptanlarimizla denizlerde yapilan savaslar sonucu ele gecirilen ganimetlerden bunlar.. Birinci fotografta bulunan kafa korumasi icin "Turban" ifadesi vardi ispanyolca yaninda..


Barcelona'nin merkezindeki kathedral'den bir detay..


Sehrin en yuksek tepesi Tibidabo'ya cikarken tunel sistemini beklerken gordugumuz cok hos bir bina.. Tibidabo'ya insa edilmis iki adet kilise var ve oldukca gorkemliler. Sehrin her yerinden gormek mumkun. Ayrica Tibidabo seytan demekmis (hangi dilde hatirlamiyorum dogrusu), ve Isa'yi bu tepeye cikarip kandirip buradan asagiya atmak istedigi icin bu tepeye seytan tepesi adi verilmis.

Bu da tepeden asagiya inis yolunda. Tunel diye bahsettigim bu aslinda ama tam ismi nedir bilemiyorum, ingilizcesi finuculair.. ama olay bizim Karakoy-Beyoglu arasindaki tunel sisteminin aynisi, karsilikli calisan iki arac ama oldukca yuksege tirmaniyorlar ve de bayagi dik.


Parc Guell'den.. Gaudi imzasi tasiyan iki ayri bina..Oldukca suslu, oldukca ilginc.. bana sekerden yapilmislar izlenimini verdiler.. bol bol mozaik suslemeleri kullanilmis..


Gaudi'nin yaptigi parktan bir detay. Bu park (Parc Guell) UNESCO tarafindan dunya miraslari arasinda alinmis. Heralde insan yapimi olup da bu denli dogal durabilen tek parktir. Hersey cok guzel dusunulmus, ben hayran kaldim bu parka. Zaten turist sayisi da epey fazlaydi.


Park Guell icinde Gaudi'nin yasadigi ev.. Ayni zamanda muze, isterseniz icini gezebiliyorsunuz, ama cok birsey yok. Gaudi'nin kendi tasarladigi mobilyalari gorebilirsiniz.


Parkin icinden bir manzara.. Iste bunlar tamamen insan yapimi.


Parkin icinde kocaman bir alan var, alti sutunlarla desteklenmis, bunlar da bu alanin cevresini bastan basa kaplayan oturma alanlari, her tarafi suslenmis. Kalan seramik parcalari bu sekilde degerlendirilmis diye dusundum ben, bunlar da tabi ki Gaudi eseri.


Son olarak da Gaudi'nin meshur kertenkelesi. Her yerde bunun ufagini bulabilirsiniz hediyelik esya olarak..

Elimde barcelona ile ilgili makro cekimler kaldi, orada ilk kez gordugum bazi cicekleri yakin cekimde fotograflamistik, onlari da sizlerle paylasmak istiyorum. Heralde bu hafta icinde yayinlarim. Hoscakalin simdilik.

Tamamladigim Yap-bozum!


Kucukken cok severdim yap-boz yapmayi, koca bir poset dolusu yapbozum vardi ama hepsi birarada dururdu, zaten cogunu da ezberlemistim artik. zaman zaman cikarip hepsini yapardim. Yasimiz ilerledi, ama demek ki zevkler degismiyor simdi de cok seviyorum yap-boz yapmayi. Ilk yapbozumu sanirim 1 ay icinde tamamladim, simdi ikincisini de bitirmek uzereyim, son parcalardayim. Benim ilk aldigim National Geographic'in yap-boz serisindendi ve bunlarin ozelligi puzzle perfect denilen bir teknoloji ile parcalarin ayrilmis olmasi. Normal yapbozlarda oldugu gibi ek yerleri pek belli olmuyor yapistirdiktan sonra. Simdi ikinciyi yaparken gercekten ne kadar farkli oldugunu farkettim. Tabi kalite farki da var; daha zor yipraniyor. Ama digerine gore biraz daha pahaliydi, bir de cok fazla degisik secenek yok. Ancak benim aradigim fotografi bana sunan tek yap-bozdu. Kafamdan gecen arkada karli bir dag, onde de ona tirmanmaya calisan bir dagci. Esim dagcilikla ilgilendigi icin, ikimizin hobisi tek bir cercevede bulussun istiyordum. Bu yapbozu bulunca gercekten cok sevinmistim. Arkada gorunen zirve noktasi, Everest'e ait. Tamamladiktan sonra hemen yapistiricisini aldik. Onu bulmak biraz zor oldu ama sonunda bulabildik. Bir de hic de ucuz birsey degilmis onu ogrendim. Neyse, sonunda cerceveledik ve salonumuza astik. Ikinci ve ucuncu de onun yanina gitmek icin sabirsizlaniyorlar.

Bu arada simdi farkettim fotografin alt ortasi biraz parlamis ama flastan sanirim, yoksa yapbozumda oyle bir bozukluk yoktu :)

Perşembe, Mayıs 18, 2006

Ruzgar eken firtina bicer!

Dunden beri cok uzuntuluyum dogrusu. Danistay'a yapilan haince saldirinin arkasindan agir yarali bir danistay uyesinin kurtarilamadigi haberini okudum bugun. Allah ailesine sabir versin. Hersey iyiye gidiyor diye millete iyi gozukuyor hukumet, ama aslinda bence hicbirseyin daha iyiye falan gittigi yok. Euro almis basini gidiyor, altin deseniz oyle, borsa inisli cikisli.. Ulkenin yuksek adalet mercilerini basip resmen toplantiya katilmis uyeler taraniyor. Inanilmaz bir tablo var ve ben ileride bu dunyaya getirecegim cocuklarim icin simdiden endise duymaktayim. Bizi oyaladiklarini sanan insanlar, kendi cikarlari icin yok saydiklari bu millet onlari alasagi ettigi zaman bakalim ne yapacaklar, cok merak ediyorum.

Vefat eden sayin Ozbilgin'in cenaze torenine katilmayacakmis basbakan. Eger bizim devletimizin basbakani ise bu cenaze torenine katilmak zorundadir benim fikrimce. Japonya'da bu durum cereyan etmis olsaydi, basbakan da hukumet de istifa etmisti simdiye kadar, belki de intihar bile etmis olabilirlerdi. Japonlari en cok onurlarina bu kadar duskun olduklari icin seviyorum..

Bence erken secim canlari coktan caliyor da herkesin kulaklarina bir haller olmus, kimse duyamiyor..

Benim guzel ulkem bunlari haketmiyor..

:.(

Çarşamba, Mayıs 17, 2006

Barcelona - 2.Bolum

Ikinci Bolum

Barcelona’nin en meshur, en cok ziyaret edilen tarihsel guzelligi La Sagrada Familia (kutsal ucleme ya da kutsal aile anlamina geliyor) Yani Antoni Gaudi’nin meshur kilisesi. Aslinda bu Gaudi denilen mimar epey entresan bir insan. Yaptiklari eserlerin cogunda dogadan esinlenmeler goruluyor. Kucukken ayaklarinda romatizma rahatsizligi oldugu icin yasitlari ile top oynamak yerine, daha cok evin yakinlarinda yuruyuse cikarmis. Ve doga ile bu icice gecen cocuklugu onun tarzi uzerinde cok etkili olmus. La Sagrada Familia baktigimiz zaman icteki kolonlarin agaclardan esinlenerek yapildigini goruyoruz zaten. Bir govde olarak basliyor kolon ve yukarilarda dort ayri kola ayriliyor. Bunun muhendislik acisindan onemi ise gelen kuvvetlerin dengeli dagilimi imis. Baska bir ozelligi de Gaudi’nin duz cizgi kullanmayisi, dogada duz cizgi gormek imkansiz oldugu icin yaptigi eserlerde genelde duz cizgilere yer vermiyor kendisi. La Sagrada Familia’nin onemli ozelligi hala tamamlanamamis olmasi. 1982’den 1916 yilina kadar proje ustunde calisan Gaudi eserini tamamlayamadan maalesef bu dunyadan ayrilmis. Ondan sonra da eser oldugu gibi birakilsin mi, yoksa tamamlansin mi diye suren tartismalar sonucunda ise koyulan ispanyollar projeyi 2040 yilinda tamamlayabileceklerini dusunuyorlar simdi. Ve bittiginde en uzun kulesinin yuksekligi su anda varolanin yaklasik 2 kati olacakmis.

Agaclardan esinlenerek yapilmis kolonlar

Gaudi tarafindan tamamlanmis taraftan bir goruntu

Kulelerden asagiya bakis

On kulelerden biri

Kiliseye giris 8 euro ya da eger Park Guell’deki Gaudi’nin yasadigi evi de gormek isterseniz combine billet alip 9 euro odeyebilirsiniz. Biz oyle yaptik. Iceriye giris yaptiginiz taraftaki kuleler Gaudinin kendi yaptiklari degil, ondan sonra gelen mimar tarafindan tamamlanmis. Gaudi’nin en cok emek harcadigi kisim bunun simetriginde yer alan arka taraftaki kuleler. Gercekten cok etkileyici, kocaman heykeller her yerinde yer aliyor binanin ve kulelerdeki zengin suslemeler cok dikkat cekici. Mozaige oldukca duskun biriymis, hep renklendirmeleri mozaik yardimiyla yapmis. Sadece bu eserinde degil, diger bircok yapida da bu unsur ozellikle dikkat cekiyor. Kulelere isterseniz 2 euro daha odeyip asansorle ya da herhangi birsey odemeden yuruyerek cikabiliyorsunuz. Yuruyerek cikmak ayri bir heyecan ama 230-240 tane merrdiven cikmak insani epey yoruyor, sonundaki manzara ise buna degiyor. La Sagrada Familia’ya giderken yol ustunde Gaudi’nin diger iki eserini daha gorme firsatimiz oldu, bunlardan biri Casa Mila (La Pedrera da deniyor) digeri de Casa Battlo. Ikisini de ziyaret etme sansiniz var. Ozellikle Casa Mila’nin ustundeki bacalar cok ilginc, her biri ayri bir sanat eseri. Sabrina hayran kalmamak mumkun degil yapanlarin. Ayrica La SAgrada Familia’nin bahcesinde bizim guvercin misali yemlenen papaganlar gorduk, ve resimledik tabi ki. Cok tatlilardi.

Guvercinlerin arkadaslari - papaganlar..

Casa Battlo

Casa Mila

La Sagrada Familia ziyaretimizin ardindan biraz soluklanmak icin yakinlardaki bir Starbucks’da mola verdik. Ben sonunda Kanada’da ictigim mokalara benzer birsey icmenin hayali ile moka istedim ama sonuc husrandi, kesinlikle kuzey amerika starbuckslari ile ayni kalitede kahve yapamiyorlar, istanbuldakiler de oyleydi. Oradan ciktiktan sonra epey bir yuruyerek, parklardan bahcelerden gecerek, once sehrin meshur arc’ina geldik. Bu da hos bir yuruyus parkurunun basina dikilmis, cok gorkemli bir anit. Sansimiza hava da cok guzeldi, cok eglenceli oldu bu yuruyuslerimiz. Zaten bu yuruyus parkurunun sonu Parc de Ciutadella’ya cikiyor.

Arc

Parkin girisindeki zooloji muzesi

Parkin icinde parlemento binasi

Bu park iste cennetten bir parca sanki.. her yerde portakal, mandalina agaclari, havuzlar, cicekler, papaganlar.. Buraya da gercekten bayildim. Hemen girisinde zooloji muzesi var (binanin ismi de castle of the three dragons), ilgisini cekenler icin. Bu parkin icinde bot turu yapabileceginiz kocaman bir golet de mevcut. Parkin sonunda da buyuk bir hayvanat bahcesi var. Park icinde gezinmek, ogleden sonra gelip birseyler icmek icin cok uygun bir yer.

Parkin guzelliginden faydalanan vakur bir ordek- resmen bize poz verdi

Her an canlanacak gibi duran denizati heykelleri

Park icinde gezinmeyi tamamladiktan sonra biz sahile yuruduk, biraz barcelona’nin deniz kenarinda zaman gecirip, yemek yedik. Marina super zaten, kumsal deseniz harika.. Incecik, altin sarisi bir kum var kumsalda ve denizen tabani da ayni sekilde kumla kapli. Insanin denize baktikca yuzesi geliyor ama biz o kadar cok yorulmustuk ki otele donup dinlenmeyi tercih ettik dogrusu. Aksam biraz tv izleyip, tapas yemek icin bir yerlere gittik. Televizyon izlerken cok ilginc seyler farkettik. Tabi butun kanallar ispanyolcaydi, pek bir sey anlamadik ama olaylar bizdekine cok yakindi. Ahu Tugba’nin hayati ile ilgili bir sacmalik var ya su ara televizyonda, orada da ona benzer bir olay vardi; ucuncu bir kadin, sunucu, ayri studyolar; hersey o kadar benzerdi ki inanamadik. Tek fark bizdeki gibi seyirci yoktu onlarda. Esim baska bir vakit de Serap Ezgunun programina yakin bir program izlemis, asil ilginc olansa sunan kadinin tipki Serap Ezgu’ye benziyor olmasiymis. Yemek programlari izledik, sumuklu boceklerden ne tur yemekler yapilabilir hepsini ogrendik J Boylece birinci gunun sonuna gelmis olduk. Ikinci ve ucuncu gunu de yazmak icin can atiyorum.. Gelecek gunlerde gorusmek dilegi ile..

Sahilden bir goruntu

Sahile yakin dar sokaklardan bir manzara

Salı, Mayıs 16, 2006

Barcelona Anilarim

Birinci Bolum
Dun yazdigim gibi sepetimde bir suru oyku, bir suru anlatilacak olay var… Akdeniz'in mis gibi deniz kokusu, sicacik gunesi var.. Nereden nasil baslasam bilemiyorum. Hem cok sey anlatmak istiyorum hem de bir mantik sirasi icinde bunlari size sunmaliyim kaygisini tasiyorum.

Guell Parki'ndan..
Unlu mimar Gaudi'nin eserlerinden biri


Oncelikle genel izlenimlerimi soyleyeyim derli toplu sekilde: Ben bu sehre bayildim. Yeniden gidip uzun uzun tatil yapmayi cok isterim. Herseyiyle gezilesi, gorulesi bir yer.. Imkani olup da mekan arayanlar icin bence ideal bir tatil mekani. Ayrica yaz gelmeden sicaklara kalmadan gidilmesi gerektigini dusunuyorum. Mayisin basinda bile oldukca sicakti, denize bile girdik. O kadar soyliyeyim. Ben esime surekli; “Cennet boyle bir yer olmali” dedim durdum tatil boyunca. Tabi olumsuz yonleri de var ama gene de insanin bir tarafi orada kaliyor donus yolunda. Barcelona’dan sonra sikici, soguk ve kasvetli Belcika’ya donmek zor oldu, ama eve donus yolunda Leuven’deki sakinligi, huzuru ozledigimi farkettim. Her yerin ayri bir tadi var.

Benim Barcelona'ya vardigim Persembe gununu saymazsak dolu dolu 3 gunumuz vardi bu guzel sehri kesfetmek icin.. Esim de ben de yurumeyi seven insanlar olarak, genelde butun sehri yuruyerek gezdik. Gorulecek o kadar cok sey var ki, metroda zaman gecirmek bunlardan fedakarlik etmek anlamina geliyordu. Biz de bu nedenle yurumeyi tercih ettik ve de sonunda iyi ki oyle yapmisiz dedik. Heralde normal tempo ile bir haftada ancak gezilebilecek her yeri gorduk.

Gaudi'nin eseri "Casa Mila" binasinin tepesindeki savasci basliklari gibi tasvir edilmis bacalar

Barcelona, Ispanya’nin Katalunya bolgesinin baskenti.. Katalanlar, kendilerinin Ispanyol degil de Katalan olduklarini iddia eden bir grup. Ayrica bir de kuzeyde Basklar var. Katalanlar, Ispolyacadan farkli bir dil olan Katalanca konusuyorlar. Ve de taa 10.yy a kadar uzanan katalanca edebi eserleri var. Ispanyolcanin bir alt kolu olmaktan uzak bir dil oldugunu savunuyormus dilbilimciler. Fransizca, Portekizce ile birlikte Latince kokenli bir dil. zaten Fransizca kelimeler de secebiliyorsunuz arada.. Ama ben hemen sunu soylemeliyim ki dilini anlamadigim bir sehirde bulunmak beni turist olarak rahatsiz etmese de cok, orada yasiyor olsam eminim epey yabancilik cekmeme neden olurdu. Bir de Ispanyollarin cogunun Ingilizce bilmedigini de dusunursek bu baslibasina bir sorun olabiliyor. Barcelona cok turistik bir sehir oldugu icin her yerde ingilizce isaretler, menulerin cogunda ingilizce tercumeler gormek mumkun. Ulasim hic sorun olmuyor, sehir bastan basa metro ile kaplanmis. Tren, otobus, tramway gibi araclara ulasim kolay ve kesfetmesi uzun surmuyor. Ama dedigim gibi soracak bir sorunuz varsa turistik danisma bulmak zorunda kalabilirsiniz.. Katalanlar kendi bolgelerinin bagimsiz olmasi icin mucadele veriyorlar, ispanyol yerine katalanim demeyi tercih ediyorlar. Kendilerine gore hakli olabilirler, tarihsel detaylari cok bilemiyorum ne yazik ki.. Bu arada bizim orada bulundugumuz haftasonu F1 yarislarinin Barcelona ayaginin yapiliyor olmasi da buyuk tesaduftu. Ilginizi ceker mi bilemiyorum ama ben artik hicbir yarisi kacirmiyorum neredeyse. Katalunya pistinde tabi ki ispanyol Alonso 100 binin ustunde seyircisinin onunde birinci geldi. Zaten beklenen de buydu. F1 nedeniyle sahilde kurulmus olan BMW pit parkurunda gezinmek, gercek bir F1 arabasinin performansini izlemek benim icin muhtesem oldu. Hayatimda bu kadar yuksek sesli calisan birsey gormedim, yasamadan bunun tasvir edilerek anlasilmasi mumkun degil. Etkisinden cikamadim bir sure. Ne yazik ki bu showa denize girmeye giderken rastladigimiz icin yanimizda fotograf makinamiz yoktu ama esim BMW arabasinin fotografini havaalaninda beni beklerken cekmis :) Donus yolunda da Renault'un (yani alonsonun) arabasi havaalaninda show amacli sergileniyordu. Katalanlarin F1 sevincine de tanik olmus olduk bu sekilde.

BMW'nin gercek F1 arabasi

Barcelona’yi ziyaret etmeyi dusunuyorsaniz, ki bence mutlaka gorulmesi gereken bir sehir, en dikkat etmeniz gereken sey hirsizlik vakalari. Esimin konferans icin gittigini yazmistim sanirim, konferansa gelen bir cok arastirmacinin dizustu bilgisayarlari, fotograf makinalari, cuzdanlari calinmis ne yazik ki. Sehir cok buyuk, nufus fazla.. Yapilacak en iyi sey gereksiz hicbirseyi yaniniza almamak ve surekli dikkatli olmak. Yapilan en buyuk numaralardan biri, siz yolda yururken ustunuze yukari balkonlardan birinden sut, cikolata karisimi birseyin dokulmesi imis. Siz bir kus tarafindan nisanlandiginizi dusunurken, birisi aniden gelip elinde pecete ile ustunuzu silmenize yardimci oluyormus. Oysa o sirada sizin cuzdan ve degerli esyalar yoklanip, aliniyormus. Bunun gibi cok sey var; bir digeri de siz yolda yururken onunuzde birisi egiliyor aniden, arkadan gelen kisi size carpiyor ve o karmasada yine degerli esyalarinizdan oluyorsunuz maalesef. Bunlarin bilinci ile gidildiginde ve surekli tetikte oldugunuz zaman bir olayin olacagini sanmiyorum. Ben cuzdan bile tasimadim, esim sirt cantasinda pasaportlarimizi, paramizi, fotograf makinamizi tasidi sadece ama fermuarini baskasinin acamayacagi sekilde kapatmistik, hic bir tehlike de yasamadik. Diger bir husus da kanuni hirsizlik :) Ozellikle restoranlarda, turistik mekanlarda kaziklanmaniz buyuk olasilik. Ispanya, Belcika ve Fransaya gore oldukca ucuzmus. Ozellikle yiyecek konusunda epey farkli. Ancak gittiginiz mekan turistik merkezlere yakinsa boyle oldugunu soylemek zor. Bir de zaten ispanyolca ya da katalanca konusmadiginiz icin turist oldugunuz hemen anlasiliyor.

Meyveli Sarap - Sangria

Biz son aksam donmeden once meshur ”sangria” icelim istedik. Sangria’yi meyveli kirmizi sarap olarak dusunebilirsiniz. Herhangi bir kirmizi sarabin icine, meyve parcalari dogruyorlar, sanirim her turlu meyve olabiliyor. Daha cok portakal ya da limon dilimleri olanlari gordum ben. Ve icine ayrica buz katiliyor. Yaz gunleri icin ideal bir icecek. Tadi da oldukca guzeldi ama soguk ve hafif aromali oldugu icin ne kadar cok ictiginizi anlamiyorsunuz. Genelde servisi de kocaman bardaklarda yapiliyor. Barcelona’nin en islek caddesi olan ”La Rambla” da bir bardak Sangria 10.5 euro iken, hemen bir sokak icerde cok hos bir Ingiliz barinda 3.95 euroya ictik. Fark sadece mekandan ileri geliyor olabilir. Esimle beraber giden arkadaslari da bir aksam tapas yemek icin gittikleri turistik bir mekanda kisi basi 30 euro hesap odeyip dogru durust hicbirsey yiyemeden donmusler. En iyisi yemek mekanlarini orada yasayan yerli halktan ogrenmek. 10 euro ile oglen yemeginde 3-4 cesit tapas yiyip, karninizi guzelce doyurmaniz mumkun mesela. Bu arada tapas diye bahsettigim sey de bizim mezeye karsilik geliyor. Soguk ya da sicak olabiliyor. Orta boy tabaklarda atistirmalik birseyler, genelde ickinin yaninda daha fazla icilmesi icin yenilen birseylere deniyor. Asil Bask bolgesinin yemegi imis ama butun Ispanya’da oldukca yaygin.. Ornek olarak kizartilmis kalamar, yumurtali patates kizartmasi, tortilla (ispanyol omleti), bakladan piyaz, ton balikli mayonezli kirmizi biberli bezelyeli salata, degisik peynir cesitleri, soguk balik cesitleri verilebilir.. Ayrica yemeklerin yaninda genelde domatesli bir ekmek geliyor normal ekmek yerine. Bu da Katalan mutfagina ait bir lezzetmis. Kizartilmis ekmek uzerine sarimsak suruluyor, ustune domates ve de hafif zeytinyagi..

Ispanyol Omleti - Tortilla

Degisik tapas ornekleri

Domatesli Ekmek

Deniz urunleri "Paella"

Hazir yemeklerden baslamisken birkac noktaya daha degineyim. Katalan mutfaginin en onemli yemegi ”Paella” denilen bir tur pilav.. Bulgurla yapiliyor ve icinde her cesit deniz bocugu bulmak mumkun. Benim kabuklu deniz hayvanlari ile aram pek iyi olmadigi icin denemedim dogrusu. Esim yemis ben barcelonaya gitmeden once ama o da cok aman aman olmadigini soyledi. Belki kabuklu deniz hayvanlarini sevenler icin ideal olabilir. Ismini de icinde yapildigi tavadan aliyor bu yemek. La Rambla uzerinde tarihi ve kocaman bir pazar yeri var, benim oldukca ilgimi cekti. Tropik onca meyvenin o denli duzenli yanyana dizilisi cok etkileyici idi. Papayalar, starfruitler, kuru meyveler, iplere dizilmis kirmizi biberler, ananaslar, mangolar, hindistan cevizleri.. gorulmeye deger bir manzara dogrusu. Fiyatlari da oldukca ucuzdu. Hayatimda en guzel, en kocaman ve en tatli cilekleri Barcelona’da yedim. Ne zaman yakinlarindan gecsek pazarin, mutlaka icinden gectim. Ayni pazarda balik, deniz urunleri satan dukkanlar da var. O kadar cok cesidi yanyana hic gormemistim. Baliklar cok canli ve cok guzellerdi. Hepsi de kocaman kocamandi. Pazar fotograflarini cok olmalari nedeniyle yazinin sonuna ekledim. Bakalim sizin de hosunuza gidecek mi benim kadar?

Tatli olarak da unlu ”Creme Catalan” dedikleri fransizlarin creme brulee sine karsilik olabilecek, muhallebi kivaminda bir tatlilari var. Yapilisini internetten arastirdim biraz, en yakin zamanda denemeyi dusunuyorum, o zaman sizlerle de paylasirim. Acikcasi cok ozelligi olan birsey degil ama yoresel iste. Benim en favori ispanyol tatlim, ”Torron” dedikleri superotesi birsey.. Eger yolunuz ispanya’ya duserse ve bu tatliyi gorurseniz mutlaka ama mutlaka deneyin. %100 dogal icinde hicbir katki maddesi yok, %60 civarinda badem, geri kalan ise sut ve bal.. Agizda dagilan tadi muhtesem bir tatli. G
orunusu helvaya benziyor ama aldanmayin alakasi yok. Iyi bir yerden alirsaniz kilosu 18-20 euro civarinda ama alelade bir yerde 10 eurodan da bulabilirsiniz. Bize daha once Tolga’nin ispanyol hocasi evinde bundan tattirmisti (hatta kalan paketi de sarip bize vermisti) o yuzden bunun bilinciyle arayip oyle bulduk ama oldukca islek bir cadde uzerindeydi. Rastgele de bulunabilir. Bircok cesidi var ama benim bahsettigim balli bademli olandan iki ana cesit var. Birinde badem parcaciklarini gorunmuyor kesinlikle, homojen bir karisim digerinde minik minik gorebiliyorsunuz bademleri. Ikisi de cok guzel ama bademlerin agizda hissedilmesi sanirim bir miktar daha cok mutlu etti beni. Dedigim gibi mutlaka bunu deneyin bir yerde gorurseniz.

Torron - badem parcacikli olan

Torron paket halinde satiliyor - almak isteyenler icin ustunde adres de var

Bizdeki gibi pastane kulturu cok yaygin, her sokakta bulabiliyorsunuz. Birkac tanesinin vitrinini sizin icin goruntuledik. Ayrica birkac tanesinin de tadina baktik. Ilki cikolatli, likorlu ustu suslerle ve pudra sekeri ile kapli olan bu esmer guzeli..

Esmer guzeli

Yemekten sonra yedigim icin ben biraz agir geldi dogrusu. Ama kalani sarip ac karnina yedigimde cok hosuma gitti. Islak kek kivaminda, yogun bir tatli. Bir digeri de bu balli bademli findikli fistikli turta.. Bunu da esim yedi ama ben de tadina baktim tabi ki. Findik cok kullanilan bir kuruyemis burada. Gayet guzeldi tadi. Ustunde ayrica hurma ve cam fistigi da vardi. Cam fistigi da tatlilarda cok kullaniliyor. Sonuncu olarak denedigimiz tatli da milfoy hamuruna benzer bir hamurdan yapilmis, hafif tatlandirilmis, ustunde de cam fistiklari var. Ben cam fistigi asigi olarak cok severek yedim ama cok super otesi birsey de degildi dogrusu. Denenecek daha cok tatli vardi ama 3 gun herseyi yemek icin yeterince uzun degil maalesef. Benim aklim kafam kadar buyuk kopuklerde kaldi ne yalan soyliyim..

Barcelona sokaklarinda bir pastane vitrini

Kuruyemisli turta

Cam fistikli hamur isi

Baska bir pastane vitrini - en ustte kopukler

Oldukca uzun uzun yazdim sanirim bugun icin. Henuz Barcelona turuna baslamadan genel olarak size bu sehri tanitmis olayim bugun.. Yarin da bizim yaptigimiz sira ile size Barcelona’yi anlatmaya calisacagim. Umarim ilginizi ceker.

Pazardan goruntuler..