Eşim Bosna Hersek'e gidelim mi dediğinde hiç istemedim.. Ne var ki görülecek diye düşünmüştüm.. Ama sonra Norveç ve Güzelçamlı gezileri için de aynı şeyi söylediğimi düşünerek, hadi gidelim dedim..
Melis ile ilk kez yurtdışında otelde kalmalı bir geziye çıktık.. Gerçi artık 2 yaşında.. Son 3 gündür de bize iyi uyum sağladı minik kızımız.. Yaklaşık 1.5-2 saatlik bir uçuştan sonra Saray Bosna'ya vardık İstanbul'dan.. Kiralık arabamızı havaalanında alıp otelimize geldik Cumartesi günü.. Pansion Harmony adında şehrin biraz dışında bir yerde kalıyoruz.. Sahipleri çok yardımsever, çok yakından ilgileniyorlar.. Bize kocaman bir oda verdiler.. Muhteşem şehir manzarası olan Melis'in için yeterince koşturacak alan sahip bir oda.. Böylece ilk çekincemden kurtulmuş oldum..
Saraybosna çok güzel bir şehir.. Dağlarla çevrili yemyeşil bir şehir.. Öte yandan yaralı, yaraları taze bir şehir.. Birçok eski binada savaşın izleri duruyor.. Yıllarca abluka altında kalmış, sefaleti yaşamış bu sehrin insanları ne yazık ki.. En kötüsü de bütün dünya bunlar olurken seyirci kalmış eli kolu bağlı.. Neredeyse 4 yıl süren savaşta şehri kuşatan Sırplar yardımların gelmesini tepelerde konuşlanmış tanklarla, keskin nişancılarla engellerken, insani yardıma ve silaha ihtiyaç duyan Boşnaklar bir tünel kazmışlar. Kuşatma altında olmayan BM bölgesinde bir evin bodrumu ile şehri birbirine bağlamak için.. Yaklaşık 1 km uzunluğunda, 1 m genişliğinde ve 1.60 m yüksekliğinde bir hayat tüneli kazmışlar. Kalan 20 m'lik tünel şimdi müze halinde görülmesi gereken bir yer.. Biz Saraybosna gezimize oradan başladık... Yaşanan vahşet karşısında sessiz kalan insanlık adına utanç duydum..
Saraybosna merkezde ise en ilginç yer Başçarşı. Çok renkli, canlı bir çarşı burası.. Kafeler, alışveriş için dükkanlar, restoranların bulunduğu bu merkezde epey vakit geçirdik.. Biz ilk akşam yemeğimizi Steak House Bosanska Kuca'da yedik.. Garson Türkçe biliyordu, çok yardımcı oldu seçimlerde.. Gayet orjinal ve lezzetli bir yemek yedik.. Biz kahve kültürümüzü unutmuşuz ama Boşnaklar hala bol bol Türk kahvesine benzer Bosna kahvesi içiyorlar.. Çay hemen hemen hiçbir yerde karşımıza çıkmadı.. Kahve güzel.. Özellikle yemyeşil manzaraya karşı içilince..
Şehir merkezinde Mimar Sinan tarafından yapılmış bir cami de bulunmakta.. Savaş sırasında önemli hedeflerden biriymiş ama savaş sonrası yardımlarla elden geçirilmiş.. Bunun yanında görülmesi gereken diğer noktalara henüz gidemedik.. Yarın şehir turuna devam edeceğiz..
İkinci günümüzde biz Mostar-Blagaj gezisi yaptık.. Yaklaşık 2.5 saat çok hoş çok yeşil çok farklı manzaralar eşliğinde Mostar'a vardık.. Saraybosna'da hava serinken, Mostar çok sıcaktı.. Mostar'ı hep bir köprüden ibaret zannediyordum ama çok farklı, değişik bir şehir.. Köprünün iki tarafında yaşam alanı var.. Taş evler çok kendine has.. Özellikle mimari açıdan çok farklı olan bu tür Avrupa şehirlerinde cami, minare görmek enterasan oldu benim açımdan..
Saraybosna-Mostar yolunda çekilen bir fotoğraf..
Mostar Köprüsü'nden görüntü..
Mostar Köprüsü
Mostar Köprüsü'nün altında Melis'le ayaklarımızı suya sokarken..
Mostar'dan sonra Blagaj'a geçtik.. Mostar'a çok yakın, yaklaşık 20 km sonra var sanırım.. Burada da Alperenler tarafından yapılmış bir tekke var.. Büyük bir su kaynağının yanına yapılmış olan bu tekkede mutlaka bir kahve için derim ben.. Gürül gürül akan bir su, püfür püfür rüzgar.. Mostar'a kadar gitmişken burayı görmeden gelmeyin.. Tekkenin içine de giriliyordu ama biz bahçesinde manzaraya karşı oturduk..
Bugün de Vezirler Şehri Travnik' gittik.. O da çok hoştu.. Onu da yarına bırakıp, şimdilik bu kadar diyelim ama akşamları fırsat bulduça yazmaya devam..